Ses ve Hareket Doğaçlamaları: Eugenio Barba
Barba,
tiyatro ile ilgilemeye başladığı ilk yıllardan beri oyuncu eğitimine önem
vermektedir. Avangard tiyatronun yönetmen odaklı uygulamalarına tepki olarak,
oyuncu odaklı çalışmalar yapar. 'Odin Tiyatrosu'nda eğitim Barba'nın
denetiminde başlamıştır, ama giderek oyuncular kendi eğitimlerini kendileri
sürdürür hale gelmiştir. Bu yöntemde, her oyuncu kendine çalışma programı
oluşturur, Barba ise sadece bu süreci izleyip önerilerle katkıda bulunur.
Barba eğitim çalışmalarına yaklaşımını, Doğu
Tiyatrosu, Büyük Devrim'deki denemeler, Polonya'daki kişisel deneyimleri ve
Grotowski ile birlikteliklerinin belirlediğini söyler. Barba'nın eğitime
yaklaşımı Stanislavski'nin psikolojik gerçekçiliğinden çok Meyerhold'un biomekanik
tekniğine yakındır. Günde oniki saati bulan eğitim çalışmaları fiziksel
hareketler ve ses temrinlerinden oluşur. Başlarda eğitim çalışmaları Meyerhold,
Stanislavski, Copeau, Doğu Tiyatrosu Kathakali, Bejing Operası ve Grotowski
etkisinde sürdürülmüştür. Bu çalışmalarda en baskın etki ise
Grotowski'ninkidir.
Önceleri topluluk elemanları deneyimli insanlardan
oluşmadığı için eğitime gerek duyulmuştur. Ancak eğitmen tutmak maddi sorunlar
nedeni ile mümkün olmayınca, oyuncular bildiklerini birbirlerine öğretmeye
başlamıştır. Daha sonraları ise bu topluluğun yöntemini belirlemiştir.
Günümüzde 'Odin'e katılan her yeni oyuncu, topluluğun deneyimli oyuncularınca
eğitilmektedir. Holstebro'ya yerleşildikten sonra Batılı oyuncular ve Doğulu
ustalarla ilişkileri süren topluluk, soytarılık, Commedia dell' Arte, mim, Noh
Tiyatrosu, Bali'nin Topeng ve Legong'ıı ve Hindistan'dan Odissi dansı çalışır.
Bu çalışmaları yürüten hocalar İtalyan palyaço Carlo ve Romano Colombaioni,
Dario Fo, Jean-Louis Barrault, Etienne Decroux, Jacques Lecoq, Noh ustaları
Hisao ve Hideo Kanze, Bali'den I Made Djimat ve Odissi dansçısı Sonjukta
Panigrahi'dir. ISTA oturumlarına katılan topluluklarla eğitim çalışmaları
zenginleştirilmektedir.
Barba topluluk içi bu çalışmaların yanı sıra uluslararası
eğitim çalışmalarının organizasyonu işine girerek Grotowski, Grotowski'nin usta
oyuncusu Richard Cieslak, 'Wrodlow Pandomim Tiyatrosu'ndan Stanislav Brzozowski
ile ilişkiye girerek Amerika'dan, Belçika'dan katılımcılarla birlikte
çalışmalar düzenlemiştir. Kendi kendine eğitim geleneği bireylerin kendilerine
özgü eğitim programları geliştirmesini getirmiştir. Oyuncular yetilerini
biriktirmek üzerine yoğunlaşmayı bırakıp, kendi bireysel sınırlarını zorlamak,
potansiyelleri üzerine denemeler yapmak ve bunları aşmakla ilgilenir. Topluluk
yirmi yıldan daha fazla süredir birarada olduğu için oyuncular değiştiği sürece
eğitim çalışmaları da değişikliğe uğramıştır. Ian Watson Towards a
Third Theatre ( Üçüncü Tiyatroya Doğru ) adlı kitabında 'Odin
Topluluğu'nun eğitim çalışmalarına yer vermiştir.
Odin'de Kullanılan Eğitim Çalışmaları:
Fiziksel Temrinler:
Barba, ilk topluluğunu oluşturduğunda tüm oyunculardan
özgeçmişlerini istemişti. Oyunculardan biri caz balesi ve jimnastik üzerine
eğitim görmüş, diğeri ise pandomime ilgi duyuyordu. Böylece bu iki oyuncu
'Odin' in ilk tiyatro eğitmenleri oldu.
İlk çalışmalar haftada üç gün, üçer saat biraraya
gelerek gerçekleştirilmişti. İlk birkaç hafta Barba, çalışmaları izlemekle
yetinmişti. Çalışmanın ilk bölümünde caz balesi ve pandomim eğitimi, ikinci
bölümünde ise fiziksel yetiyi geliştirmeye yönelik akrobatik temrinler
yapılıyordu. Bu akrobatik hareketler Grotowski'nin kullandığı takla, ters
takla, amut, baş amudu. omuz amudu gibi hareketlerdi. Giderek Grotowski'nin yüz
ve göz kaslarına yönelik temrinleri ve Kathakali'nin kedi
temrinleri de bu çalışmalarda yapılır oldu. Daha sonra topluluk savaş
hareketleri sanatsal temrinlerini geliştirerek bunları eğitimin parçası haline
getirdi. Bu çalışmalar iki oyuncunun kısa sopalarla yaptığı dövüş temrinleri ve
boksörlerin idman çalışmaları gibi bir odada iki oyuncunun aralarında belli bir
mesafeyi koruyarak, birbirlerinin göğüslerine tekme atmaya çalışmalarıdır.
Barba, bu çalışmalara daha sonra doğaçlama da
eklemiştir. İlk yapılan doğaçlama basit ve doğallıkla ilgili olan kek yapmanın
mimle anlatımıydı. Giderek doğaçlama Odin'in çalışmalarının
yanısıra, gösterilerinde de önemli bir ana malzeme rolü oynamaya başladı. Bir
aylık birliktelikten sonra çalışmalar günde üç saatten dört saate çıkarıldı ve
Barba'nın Grotowski'den öğrendiği ses temrinleri de bunlara eklendi.
Topluluktan caz balesi ve jimnastik eğitimcileri ayrılınca, Barba Meyehold ve
Stanislavski yöntemlerine, Doğu Tiyatrosu'ndan Noh ve Kabuki'ye yöneldi. Doğu
Tiyatrosu üzerine yapılan araştırmalar ve fotoğraflardan yola çıkılması
temrinlere yol gösterici oluyordu. Meyehold'dan alınan biomekanik tekniği
oyuncuların sessiz anları değerlendirerek fiziksel hareketleri oluşturmalarını
getirdi. 'Odin' bu teknikten yola çıkıp yaptığı doğaçlamalarla kendine özgü
yeni temrinler geliştirdi.
1965 Ocak'ında Barba Ornitofilene ( Kuşseverler
) oyununun provalarına başladı. Grup artık haftada beş gün, sabah dokuzdan
akşam beşe kadar çalışıyordu, bu sürecin Öğleye kadarki bölümü ise eğitime ayrılıyordu.
Eğitimde Kompozisyon
Temrinleri ve Bireysel Ritmler (1968-72):
Kabuki oyuncularının kabartma resimlerinden yola
çıkılarak el, ayak ve omurga pozisyonları denenir. Bazı oyuncular resimlerdeki
oyuncunun bedeninin vurgulanan bölümlerinin bir bağlam içinde canlandırılması
üzerinde çalışır. Hareketsiz, durağan pozisyonlardan yola çıkıp, bunların
uzamda hareketlendirilmesi, dönmesi, bükülmesi, yürümesi, koşması gibi
durumlarda nasıl olacağının araştırılması yanında bedenin özel bölümlerinin
vurgulanması üzerinde çalışılır.
Sonuçta oyuncular fiziksel çalışmaları, insanın sadece
bedeni değil doğal olaylar üzerine de geliştirdiler. Elleri, kolları, göğsü;
rüzgar, yağmur ve güneş gibi çeşitli doğal ögeler olarak kullanır oldular.
Bu çalışmalar sürerken 1966'da Grotowski ve
Grotowski'nin 'Laboratuvar Tiyatrosu'nun önemli oyuncularından Cieslak,
Holstebro'ya davet edildiler ve atölye çalışmaları başlattılar.
Grotowski'nin laboratuvarındaki oyuncular fiziksel
harekette oyuncunun içsel yöntemleri arasındaki ilişkiyi araştırmaktaydı. Odin
Oyuncuları'nın Kabuki resimleri ile fıziksel ögelerle yaptıkları denemelerini
bunların daha iyi anlaşılmalarını sağladı. Çünkü çalışmalar içsel yöntemler ve
dışsallaştırmanın nedensel ilişkisinin uyarıcı bağlantısıyla ilgiliydi. Bunlar
topluluğu, ses, sesle ilgili çeşitlemeler ve kişilerarası etkileşimin nasıl
fiziksel hareketleri etkilediğinin anlaşılması için daha geniş denemelere
girişmesini getirdi.
'Odin'in birçok oyuncusu Grotowski'nin çeşitli
temrinleri tek bir bütünde biçimlendirme düşüncesi üzerine denemelere girişti.
Fiziksel hareketler ve ritm üzerine yoğunlaştılar. Grotowski'nin 'Laboratuvar
Tiyatrosu'ndaki temrinleri aynen yapmak yerine, o güne kadar geliştirdikleri
yöntemlere bunları montajlayarak yeni sonuçlara ulaştılar. Giderek topluluğun
tümü psiko-fiziksel çalışmalardan oluşan bu yeni montaj temrinlerini yapmaya
başladı. Bu çalışmalar topluluğun ileriki yıllarda yapacaklarına ışık tuttu.
Barba, kompozisyonu oyuncunun işaretler yaratma yetisi
olarak tanımlar. Oyuncu anlamda zenginlik ve birliktelikte güç oluşturmak için
bedenine bilinçli olarak deforme biçimler verir. Örneğin, yılan imgesi
kullanımı ile birinin uzamdaki hareketlerini etkilemek.
Barba çalışmalarının ilk aşamalarında oyuncunun ortak
ritmle aynı temrinleri yaptığı halde farklı sonuçlara ulaşıldığını gözlemledi.
Bunun nedeni oyuncuların ritm farklılıklarıydı. Böylece eğitimin bireysel
çalışmalardan oluşması gerektiği sonucuna varıldı ve eğitim bireysel ritm
özelliklerine göre yapılmaya başlandı-10 1970'lere kadar eğitim çalışmaları
haftada altı gün, günde sekiz ila oniki saat düzenli yapıldı. Günün ilk yansı
topluluğa yeni katılanlara temrinleri öğretmekle, ikinci yansı ise her
oyuncunun kendisi için belirlediği çalışmaları bireysel olarak yapması ile
değerlendiriliyordu. Başlarda çalışma temposunun zor ve uzun olması oyuncuları
isyan ettirse de giderek bu zorlamanın fiziksel ve psikolojik sınırlarını
aşmada olumlu yönde etkilemeye başladıklarını gördüler.
1972-74: Her oyuncu aynı temel temrinleri öğreniyor,
sonra da bunları istediği gibi montajlayarak kendi bireysel eğitim temrinini
yaratıyordu. Zamanla oyuncular bu temrinleri doğaçlamalarla zenginleştirme
yoluna giderek, kendi temrinlerini kendileri oluşturmaya başladılar. 1972-73
yılları arasında toplu çalışmalar bırakılıp, aynı mekanda, birbirini
destekleyen ama herkesin bireysel çalışmalarına olanak veren bir çalışma
yöntemi benimsenir. Bu araştırma süreci oyuncudan oyuncuya değişiklikler
göstermesine rağmen, yine de herkesin izlediği yol aynıdır: Her oyuncu çalışmak
istediği bir alanda doğaçlamalar yaparak ilerler, doğaçlamalardan yakaladıkları
ile eğitim temrinleri oluşturur ve bunları yorulana kadar yapar ve bunları bir
kenara bırakıp işe en baştan başlar.
Daha
sonraları ise oyuncular çalışmak istedikleri bir alana yönelseler de ritmsel
modellere, fiziksel dikkate, beden gerilimlerinin dengesine , rahatlamaya ve
güç ile hız arasındaki ilişkilere yoğunlaştılar.
Oyuncuların aynı salonda birbirlerinden bağımsız
yaptıkları çalışmalar bazen birbirine dönüşüp değişiyordu;
"Bazı oyuncular jimnastik yaparken, diğerleri
koşuyor ya da akrobatîk hareketler yapıyordu. Yavaşça herşey birbirine
dönüşüyordu. Salon canlandırılmış imgeler, kostümler, bir görünüp, bir yok olan
aksesuarlarla doluyordu; iki oyuncu sirk akrobatları gibi aynı anda dönüyor,
takla atıyorlar; aniden Kathakali sahnesi canlanıyor ve komik veya trajik
karakterler, şarkı ve cadı, paten üstünde soytarı, vals; elektrik akımın.a
tutulmuş gibi dans eden dansçı, gölgesi ile düello eden silahşor, ileri atılan
Bali dansçısı ve bunları bîrden bire izleyen Cesaret Ana 'dan
Kathrine"
Tüm bu gelişimler sonucu Barba, eğitim çalışmalarını
oyuncuların bireysel yönelişlerine bırakarak, çalışmaları izlemek ve
yönlendirmekten de vazgeçer. Avrupa'da bazı topluluklarca davet edilerek
onlarla atölye çalışmaları yapar.
1974-75 : Bu dönem topluluk İtalya'nın güneyinde
Carpignano ve Sardinia'da çalışmalarını sürdürür. Come! And the Day
Will be Ours, ( Gel! Ve Gün Bizim Olacak) oyununun provalarının
yanısıra eğitim çalışmaları devam eder.
Topluluktan Iben Nagel Rasmussen ve Jens Christensen'
in sopalarla başlattığı temrinler belirleyici olur. Sopaların uçlarına takılan
renkli kurdeleler, bayraklar ve çeşitli davullarla çalışma başlamıştır.
Barba'nın önerisi ile bu denemeler açık havaya taşınıp, akordion, flüt ve
ziller gibi enstrümanlar ve önceki çalışmalarda kullanılan aksesuarlarla
zenginleştirilir.
Her oyuncu yine bireysel doğaçlamalarla çalışarak
ortaya çıkardıklarını diğerleri ile biraraya gelip, bedeni geliştirme, bedenin
günlük kullanımı ve tiyatroda kullanımının farklılığı, aksesuarların yaratıcı
kullanımı, vb. dener.
Tüm bu gelişmeler açık hava ( Sokak Tiyatrosu )
gösterileri yapmalarını getirir. İlk oyun Johan Sebestian Bach' dır
(1974). Bu basit bir palyaço gösterisiydi. Halkın yoğun ilgisi üzerine topluluk
eğitim çalışmalarından oluşan The Book of Dances' ı
(1974-Dansların Kitabı) gerçekleştirir. Sonra bu başarı onları Anabasis (
1977 ) veThe Millian 'ı (1979-Milyon) oluşturmaya iter"
Oyuncular sokak tiyatrosu yapmak sayesinde yeni
yetenekler kazandılar; farklı müzik aletleri çalmak, tırmanmak vb.
1974-77 Çıraklık: Barba istemediği halde topluluğa yeni oyuncular
katılır ve yeni katılımcıların eğitimini topluluktan bazı oyuncular üstlenir.
Çünkü oyuncular edindikleri deneyimin aktarılması gerektiğine inanıyorlardı. Bu
sayede 'Odin' in geleneğinden Doğu Tiyatrosu kökenli jimnastik, yer
alıştırmaları, kompozisyon, akrobasi ve ses temrinleri birçok kişiye
aktarılmaktadır. Her oyuncu öğrendiği temrinleri istediği hız, genişlik ve kısalıkta
yapabiliyordu. Bu genel eğitimlerin yanısıra her grup kendi liderleri ile belli
bir alanda yoğun çalışmalar sürdürebiliyordu. Örneğin halk dansları, sopalarla
takılı kurdelelerle denemeler vb. alıştırma Yeni katılımcılar
temelhareketleriöğrendiktensonratopluçalJşmalarakatılabiliyorlardı.
1976-77 Duraklama: Barba'nın çalışmalardan ayrılması topluluğun da
eğitim çalışmalarından uzaklaşmasını getirmiştir. îsteyen oyuncu istediği kadar
çalışmış, ancak çoğu başka işlere yönelmiştir.
1977-81 Balık Havuzu: Bu dönem yapılan çalışmalar
"fishtank" olarak adlandırıldı. Nedeni, her oyuncunun balık gibi
özgür olması, ama aynı su içinde olduklarından, aynı sudan etkilenmeleriydi.
1977'de tekrar biraraya gelen oyuncular psiko-fiziksel
doğaçlamalara giriştiler. Bir yıl içinde ilgileri tamamen fiziksel ve sessel
ifadeye ve enerjiye yöneldi. Fiziksel ve sessel malzemelerini kontrol edebilme
gibi, teknik konular ve enerjilerini ifade edebilecek formlar bulabilme,
imgesel uyarı ve tepkiyi açığa çıkarma ile, benzeri ruhsal şeyler arasındaki
bağlantılar üzerinde dururlar.
Oyuncular bunlardan seçilmiş parçalarla doğaçlamalar
yaparak, montajlanmış temrinler geliştiriyordu. Çalışmalar bedendeki gerilimin
karşıtıyla dengelenmesi veya hareketin aynen yinelenebilmesi gibi teknik
şeylerdi. Bu çalışmalar 'Odin' in ilk kompozisyon çalışmaları ile Asya kültürü
gibi başka kültürlerin sonucuydu. Bazı oyuncular Bali ve Hindistan'a giderek
Kathakali, Baris ve Legong eğitimi almışlardı. Bunlardan yola çıkarak bedensel
kompozisyonlara yöneldiler ve imgelerden etkilenerek temrinler geliştirmeyi
bırakıp omurganın farklı sıralanması, yerçekiminin farklı merkezleri veya
uzamda farklı bir tarzda hareket etme yollarını geliştirmeye başladılar. The
Millian gösterisi bu çalışmaların ürünüdür.
Yeni oluşturulan tekniği, her oyuncu kendi başına
çalışarak kendine göre oluşturuyordu, ancak diğer oyuncularla mücadeleye girmek
ve onların çeşitli önerilerine karşılık vermek zorundaydı.
Bu dönemin bir diğer ayırıcı özelliği ise yapılan her
doğaçlamanın hareketlere bölünüp sayılması, saptanması ve istenildiğinde
yeniden aynı biçimde oynanabilmesidir.
1981-91 Doğu-Batı İlkeleri: Barba, Kathakali
Tiyatrosu'ndan oyuncuların beden kontrolü ve ustalığı nedeni ile etkilenmişti.
Ancak Batılı oyuncunun bu ustalığı taklit etmesi yerine Doğu düşüncesini
kullanıp kendi eğitimini yaratmasını önerir. 'Odin' oyuncularının bu düşünceden
hareketle günlük yaşamdaki otomatik beden kullanımından sıyrılıp, gösteride
enerji kullanımını, beden tekniğini öğrenmeye çalıştıkları görülür.
Eylemi doğal akışının karşıtı ile kullanma
temrinlerinde, yön olarak öbür taraf ima edilir, seyirci onu algılar ama fazla
bir hareket yapmadan diğer tarafa dönülür. Böylece oyuncu, öğeleri mikroskobik
düzeyde, dramatik nitelikli eylemler inşa eder. Her bir mikroskobik hareketin
seyirci üzerinde bir etkisi vardır, izleyicinin algısını uyarır. Bütün bunlar Meyerhold açısından
çok netti. 0 da bunları icat etmişti alıştırmaların anlamlarını gerekçelendirme
gereksinimi duymamıştı. Çünkü alıştırmanın anlamı bilginin anlaşılması değil,
bedene mal edilmesidir.
"Bilgiyi vücuda maletmek demek, bedeninizin
düşünür hale gelmesi demektir. Beyninizin idare eden bölümü değil, artık bedeniniz
kendisi alıştırma düşünmeye başlar".
Aslında hareketi karşıtı ile kullanma Batı Tiyatrosu
geleneği olan mimde ve balede temeldir. Doğu ve Batı benzer ilkeleri
birbirinden habersiz kullanmaktadır. Bunları keşfeden 'Odin Topluluğu'
harekette enerjiyi temel alarak denemelere girişmiştir.
Oyuncuların ağırlık / denge ilişkisini yaratması ve
hareketi karşıtları ile kullanması,bütün bunları bireysel süre ve ritmlerle
yapmaları seyirci tarafından farklı algılanmaları yanında zamanın ve uzamın da
farklı algılanmasını getirir: Bu, uzamda zaman değil ama uzam zamandır.
Doğaçlama
kullanmanın rolü giderek değişti. Oyuncular eğitimde doğaçlama kullanmayı
sürdürüyordu, ancak doğaçlamalarla temrinler dizisi yaratma yerine oyunu tekrar
etme, ilkeler seçme ve bu seçilen ilkeleri geliştirmeye yönelinir. Her eğitimde
bunlardan yola çıkarak farklı doğaçlama kullanımı başlar. 'Odin' oyuncularından
Carreri bu durumu şu biçimde tanımlar:
"Eğitim, ilkelerin uygulanması yolu ile bir bütün
olarak planlanmış doğaçlamalardır"
Ses Eğitimi:
Ses eğitimi
de fiziksel eğitim gibi yapılır. Topluluğun kurulduğu ilk yıllar oyuncular ses
teknikleri öğrenme ve bunları geliştirme üzerine yoğunlaşmışlardı. Ancak bu
konuda belli bir yetkinliğe ulaşmak yerine gelişim süreci ön plandaydı.
1964-72 Başlangıç: Barba, topluluğu kurduktan bir ay sonra ses
eğitimi dersleri vermeye başlar ve bunu on yıl sürdürür. Diyafram, nefes vb.
gibi bilinen yöntemler yerine Grotowski'nin kullandığı tınlatıcılar konusunda
çalışmayı seçmiştir. Tınlatıcılar; kuyruk sokumu, ense, ağız, çene ve mideydi.
Kelimelerden çok ses kullanımı ile seçilen tınlatıcıdan sesler üretilir. Bu
tınlatıcıların denetimi sağlandıktan sonra aynı gelişim süreci yazılı metinler
için yinelenir. Bedenin farklı bölümlerinde eller, omuzlar, dizler vb.
tınlatıcılar geliştirilir.
Tınlatıcılar konusunda uzmanlaşan topluluk üyeleri ses
alanında ilgilerini daha da ileri götürerek Barba'nın "ses skorları"
olarak adlandırdığı bir alanda denemelere girişir". Araştırmalar Doğu
Tiyatrosu, caz ve hatta müzikal karışım alanlarında yapılır. Oyuncular,
kayıtlar ve bantlar yolu ile ses tonlan, tınıları, ses perdesi üzerine
çalışmalar yaptıkları gibi, Perulu şarkıcı Yine Sumac ve Louis Armstrong gibi
sanatçıların yorumları, aynı zamanda geleneksel doğu oyunculuk biçimleri olan
Beijing Operası, Kabuki ve Noh üzerine de aynı tip araştırmalar yapar. Bu
araştırmalarla ses
temrinlerigeliştirilir.Tınlatıcılarüzerindeçalışmalarınyanısırabutemrinlerdeöğrenilirve
her gün yapılır.
Topluluk, 1966'da Holstebro'ya yerleştiğinde, dil
çalışmalarda belirleyici olmuştur. Çünkü topluluğun her oyuncusu farklı
ülkelerden geliyordu ve aynı dili konuşanların bile aksanları farklıydı. Bu
nedenle oyuncular konuşmada tonlama kalitesi ve etkiyi geliştirmeye başladılar.
Barba ses eğitimi çalışmalarında Doğu Tiyatrosu
uygulamalarını da kullanır. Doğu Tiyatrosunda sesin belli tınılarının düz
biçimde taklit edilmesi vardır. Grotowski'nin terminolojisinde buna ses
reflekslerinin arka arkaya sıralanması denir. Doğu Tiyatrosu eğitiminde öğrenci
bütün rolleri, sese ait nüansları, tınıları, yorumları, nidalarıyla birlikte
mekanik olarak öğrenir. Oyuncu eleştirel seyircinin beğenisini kazanmak için
gelenekle mükemmelleştirilen sesin, tüm yapısını dikkatle
yinelemelidir.'"Buradan hareketle 'Odin' oyuncuları da metni gramer, dil
mantığı ya da anlam üzerinde durmadan ezberleyerek öğrenme temrinleri
geliştirdiler. Daha sonra öğrenilen bu metinler, söylenen kelimelerin tını,
sessizlik, ton, ses ayarı, yorum gibi dilbilimine yardımcı öğelerle
geliştirilir.
Dil mantığının ve anlamın bir kenara itilmesi, bazı
oyuncuların yeni bir dil yaratma konusundaki çalışmalarını daha ilerletmeye
götürür. Dario Fo'nun 1960'ların sonunda ve 1970'lerin başında toplulukla
yaptığı çalışmaların bu gelişimde payı büyüktür. Topluluk oyuncularından
Rasmussen sesin duygusal etkisi ve müziksel potansiyeli yolu ile kendini ifade
ve yanıt verme arasındaki ilişki üzerinde çalışmalar yapar.
1966-72 Ses Hareketi: Ses çalışmaları sonucu her
topluluk üyesinin sesinin ritminin, kalite özelliğinin ve bedendeki merkezinin
farklı olduğu anlaşılır. Doğaçlamalarla bireysel ses eğitimi yapılmaya
başlanır. Amaç, yeni teknik geliştirmekten çok bireysel ses doğasının
keşfedilmesidir.
Fiziksel eğitim gibi ses eğitiminde de uyarana tepki
vermeye yönelinir. Psiko-ses temrinleri geliştirilerek varsayılan uyarana tepki
vermek üzerinde çalışılır.
Psiko-ses temrinlerinden bazıları şunlardır:
1-Bir oyuncunun, bedeninin üzerinde gezinen bir
başkasının elini, sesi ile tutması ve hareketlere sesi ile tepki vermesi. Örneğin,
A elini yavaşça B'nin bedeni üzerinde gezdirir: Göğsünden başına, omuzlarına,
sırtına doğru hareket ettirir. B elin yaklaştığı yerlerdeki tınlatıcılarını
kullanarak sesini hareket ettirir ve A'nın el hareketlerine uyumlu tepki verir,
eli yönlendirir.
2-îmgelem ve doğaçlamanın birlikte kullanıldığı bu
çalışmada bir metin ses doğaçlamaları ile ele alınır. Örneğin yabancı dildeki
bir metinde sadece sesli harflere konsantre olunup sessizler ikinci plana
itilerek doğaçlanır.
3-Barba tarafından sesin hareketi olarak adlandırılan
bu çalışmada, sadece ses kullanımı ile içinde bulunulan mekanın herhangi bir
noktasına ulaşma, boş uzamı doldurma veya başka birine dokunma denenir. Örneğin
A arkası B'ye dönük olarak durur, onu görmez. B konuşmadan sadece sesi ile A'yı
istediği gibi yönlendirmeye çalışır.
1972-91 Bireyselleştirilmiş Ses Eğitimi: 'Odin' de fiziksel eğitim gibi
ses eğitimi de oyunculardan oyunculara aktarılarak sürdürülmektedir. Her
oyuncu, temeli doğaçlama ve denemelere dayalı ses eğitimini, geliştirdiği
kendine özgü temrinlerle sürdürür. Amaç, sesin görünmez fiziksel gücünü ortaya
çıkarma ve her oyuncunun kendine Özgü doğal sesini geliştirmektir.
Topluluk kurulduğunda eğitim çalışmaları zorunluluk
sonucu başlamıştı. Ancak 'Odin' günümüzde deneyimli bir topluluk olarak
karşımıza çıksa da eğitim çalışmalarını halen sürdürmektedir. Çünkü eğitim
çalışmaları topluluğun fiziksel ve sessel araçlarının canlılığı ve uyumu için
gerekli bulunur. Eğitim, fiziksel ve ussal disiplini koruduğu gibi geliştirilen
yetilerin ilerlemesi için de önemlidir. Aynı zamanda topluluğun dramaturjiye
farklı yaklaşımına da yardımcı olmaktadır.
"Temrin uzmanlaşma getirir... Temrinler bazı
davranış ilkelerini vücudumuzun benimsemesine yararlı olur, alışkanlık olur. Bu
tür temrinler, somut bir oyunu yorumlarken gereken yaratıcı çalışmalarda
apayrıdır, bağımsızdır"
Oyunculuk ilkeleri üzerinde yoğunlaşmakta eğitim
çalışmaları önemli bir rol oynar. Topluluk artık yeni jimnastik hareketleri
öğrenmek veya Beijin Operası'nın şarkı söyleme tekniklerinde ustalaşmak yerine,
oyunculuk ilkelerinde ustalaşmakla ilgilenmektedir. Ses ve fiziksel sorunların
üstesinden gelmek için uğraşmaya ağırlık verirler; sokak tiyatrosunun
oyuncusunun sesini en iyi nasıl kullanacağı, nasıl özel bir düşmeyi
denetleyeceği vb. konularda yardımcı olur.
'Odin' in eğitim çalışmalarında disiplin her zaman
önemli olmuştur. Her oyuncu bireysel eğitimini her gün çalışma mekanına gelerek
sürdürür. En az iki saat süren bu eğitimde, fiziksel ve ussal yoğunlaşma
üzerine doğaçlamalar yapılır. 'Odin' in eğitiminde esas olan, her oyuncunun
kendinin belirlediği profesyonel gelişimidir. Her oyuncu kendine eğitim modeli
geliştirir. Ancak "oyuncular eğitimin sanatsal sonuçlar için bir garanti
olmadığını bilirler"'. Amaç kendi sınırlarını zorlamak, aşmaktır. Her
oyuncu eğitim yöntemini, belli ustalara veya tekniklere dayanmadan yaratmakta
özgürdür. Bu gelişim sürecinde oyuncu kendi ritmi, sınırları, yetileri ve
oyuncu olarak ayırıcı özelliklerini keşfetmeye girişir.
Taviani 'Odin'de eğitimin önemini şu şekilde
açıklar: "Odin kültürü eğitimleri ile somutlanır" .
Barba, deneyimleri sonucu eğitim çalışmalarının
gözlemcilere açılmasının sakıncaları olduğu sonucuna varmıştır. Bir İtalyan
Üniversitesi'nde öğrenci ve hocalarla birlikte paylaştıkları deneyimi şu
şekilde aktarır:
"Biz. sadece Odin oyuncularının eğitiminin ne
olduğunu, teknik çalışmalarını gösteriyorduk. Hata yaptık. Gözlemciler birden
bire seyirciye dönüştüler. Oyuncunun temrinlerinden çok, bir oyundan sahne
gösterdiğine inandılar. Bazıları trajediden söz etti. Diğerleri oyuncunun
topluluk içinde gösterilmesi uygun olmayan bazı şeyleri uygunsuz biçimde ortaya
döktüğünü söyledi. Sonuçta bu çalışmanın üniversitede verilen bir ders olması
amaçlanmıştı. Oyuncu duş alırken, bazı öğrenci ve profesörler -istemeden
seyirci olanlar-tepkilerini ketum biçimde bana ilettiler. Dinlerken Diderot'un
"Gösteri sonundaoyuncu yorgun ve seyirci ayrıldı" sözlerini düşündüm.
Amacımız üniversite salonunda
gösteri sunmak değildi"
Bu olay sonrası yaşananları topluluğu ile tartışmaya
açan Barba, gözlemcilerin mi bir varsanıya kapıldığı veya kendilerinin mi ne
yaptıklarını bilmediği üzerinde durmuştur. Yaşayan canlı bir süreci
başkaları ile paylamak,doğal olarak yapılanları etkilemektedir. Bu nedenle
oyuncular, günlük alışageldikleri eğitim çalışmalarını izleyicisiz yapmanın,
ulaşmak istedikleri hedef açısından daha yararlı olacağına inanırlar. Ama
ulaştıkları sonuçları ve bunlara ulaşma aşamalarını zaman zaman gözlemcilerin
izlemesine açarak onlarla paylaşmaktadırlar.
'Odin oyuncuları' günlük alışıldık eğitim
çalışmalarını sürdürmenin yanısıra, turneler sırasında atölye çalışmaları
düzenleyerek, 'Odin' çalışma yöntemini toplulukla bağlantısı olmayan
oyuncularla paylaşmaktadırlar. Barba, 1990 yılında Pennsylvania Üniversitesi
ile bağlantıya geçtiğinden beri, her yaz bir ay onlarla çalışmakta, ayrıca bir
hafta Copenhagen Üniversitesi'nde seminer vermektedir ve Roberta Carreri'de
'Odin'de üç haftalık uygulama çalışmaları yapmaktadır. Ayrıca Holstebra'daki
stüdyolarında yılda iki kez birer hafta herkese açık "Odin Haftası"
adı altında atölye çalışmaları sürdürülmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder