Bireyselden Bütüne: Eugenio Barba
Barba, tiyatro eğitiminde olduğu gibi oyun çalışmak bakımından da Grotowski'den etkilenmiştir. Gerçekçi Tiyatroya karşı, geleneksel Doğu gösteri biçimleri olan Noh ve Kathakali'nin gösteri sunma yöntemiyle benzeşen bir yöntem benimser. Ancak Doğu Tiyatrosu'ndan farklı olarak kodlanmış bir oyunculuk geleneğini kuşaktan kuşağa aktarmak yerine her oyun için öz ve biçimi ortaya çıkarmak için, doğaçlamalarla gelişen provalara başvurur.
1-Varolmayan
bir şeyi o anda yaratmak için,
2-Belirlenmiş
bir tema üzerinde çeşitlemeler yapmak için,
3-Gösteri
sırasında belirlenmiş süreçlere bireysellik kazandırarak her gece farklı
oynamak için.
Barba, Grotowski gibi, yazarlarla çalışmayı bir kenara
bırakıp, belli konular üzerine yapılan doğaçlamaların gelişimi ile
gösterilerini oluşturmaktadır.
1965-1969: Barba'nın, ilk üç gösterisi Ornitofilene (
Kuşseverler - 1965-66 ) Kaspariana (Kaspar - 1967-68 ) ve Ferai (
1969-70 ) adlı oyunlardır. Barba, yaşayan yazarlar tarafından kaleme alınmış bu
özgün metinlerden yola çıkılarak oyunlarını çalışmıştır. Barba ve oyuncuları bu
metinleri doğaçlamanın çıkış noktası olarak kullanarak provalar / atölye
çalışmaları sırasında gerçekleşmiş ve doğaçlamalarda yeni karakterler, yeni
sahneler ekleyerek yeniden yapılandırmışlardır.
Provalarda Barba'nın izlediği yöntem, çalışmak için
seçilen sahnelerde bulunan temaları saptamak ve oyunculardan fiziksel
doğaçlamalar kullanımı ile bu temaları ortaya çıkarmalarını istemekti.
Çalışmaların ilk yıllarında toplu doğaçlamalarla oyun oluşturuluyordu. Ancak
zamanla bireysel doğaçlamalarla oyun için malzeme oluşturma yöntemi benimsendi.
Gerçekleştirilen doğaçlamaların bazıları hiç kullanılmazken, bir çoğu yazarın
demek istediklerini ortaya çıkarmak veya düzeltmek ve oyunu geliştirmede
kullanılıyordu. Gösteri metninin fiziksel çizgisi oluşurken, oyuncular konuşma
metni üzerinde de çalışmaya başlarlar. Ancak, ses doğaçlamaları fıziksel
doğaçlamalardan ayrı yapılır. Bu iki farklı doğaçlama kendi içlerinde
olgunlaşınca, bunları bir araya getirme süreci başlar. Topluluk için eğitim
çalışmalarında da, provalarda da birbirinden bağımsız olarak geliştirilen
fiziksel ve ses doğaçlamalarının bir potada eritilmesi güçtür. Çünkü her iki
doğaçlamanın ritmi birbirinden farklı olabilmekte veya biri diğerinden daha
belirleyici olabilmektedir. Bu zorluk topluluğun alışılmışın dışında şaşırtıcı
bir dramaturgi yaratmasını getirmiştir.
Doğaçlamalar sonucu malzeme ortaya çıkarıldıkça Barba
ve oyuncular bu gelişimlerden bütünü oluşturmaya başlar. İlk gösteri gecesine
kadar bu çalışmalar hız kazanarak devam eder.
Richard Schechner'in yapıyı bozmak / yeniden
yapılandırmak olarak adlandırdığı bu yöntemde, metin, yol gösteren ayrıntılı
bir harita olmaktan çok gösterim için katalizör görevini yerine getirmekten
başka bir şey değildir. Yazarın sözleri çıkış noktasını hazırlar ve bunlar
gösterinin son halinin iskeletidir. Barba'nın bütün gösterileri doğaçlamaya
dayalıdır ve oyuncunun yazarın yazdıklarına yanıtının ürünüdür. Gösteri metni
ise yazılı metin ile fiziksel ve sessel doğaçlamaların aktif bir süreç içinde
buluşturulduğu provalar sonucu ortaya çıkan üründür.
1971 yılından günümüze kadar Barba tarafından önerilen
temalara dayalı gösteriler: Barba, yeni projesi olan Min Fars Hus'u ( Babamın
Evi ) çalışırken farklı bir yöntemin ilk uygulamalarına yönelmiştir; yazılı bir
metinden yola çıkmak yerine tamamen doğaçlamalara dayalı gösteri metni
geliştirmiştir. Bu yöntem değişikliğinin nedeni, topluluğun o dönemlerdeki
eğitim çalışmalarında bireysel doğaçlamaya yönelmesidir.
Bireysel Doğaçlama: Barba provalardan önce oluşturmak istediği
gösteriler için tema üzerine malzeme toplar. Bu malzeme şiirler, gazete
küpürleri, fotoğraflar ve resimler gibi temayla ilgili herşey olabilmektedir.
Barba, bazen oyunculara yol göstermek için bu malzemeleri onlarla paylaşsa da
genellikle bunları kimseye göstermeyip kendi özel hazırlığını tamamlamak için
kullanır.
Bu temalar doğaçlamalar yolu ile geliştirilir.
Provalar başladığında Barba oyunculara ilgilendiği konuyu açıklar ve onlarla
tartışır. Daha sonra konuyu belli açılardan ele alarak, oyuncuların bunları
tamamen fiziksel doğaçlamalarla ele almalarını ister. Her oyuncu bireysel
olarak konu üzerinde yoğunlaşır. Barba bu çalışma yöntemiyle Joseph Chaikin'den
ayrılır. Çünkü Barba, doğaçlamaya birden fazla oyuncu katıldığında, konuya
yoğunlaşmaktan çok karşılıklı etkileşim sürecine yoğunlaşıldığına inanır. Ona
göre, oyuncular partnerlerini anlamak ve yanıtlamakla daha çok ilgilenip, konu
ile ilgili fiziksel yoğunlaşmayı bir yana bırakır. Barba doğaçlamaların toplu
olarak yapılmasına karşı değildir, ancak bunu yetersiz bulur. Çünkü o,
dramaturgisini iki ayrı aşamadan oluşturur; oyuncuların tema üzerine bireysel
psiko-fıziksel çalışması ve oyuncuların birbirleriyle sanatsal anlamda çok
amaçlı etkileşim sağlayan birliktelikleri. Barba için temel olan bireysel
tepkidir ve bu herşeyin kaynağıdır. Oyuncu, kişisel doğaçlamasına başladığında
Barba hiçbir şekilde araya girmez. Çünkü oyuncunun özgürce çalışmasının gücüne
inanır. Aktif bir gözlemci olarak izler ve doğaçlama bittiğinde, oyuncunun
fiziksel tavrını netleştirmek amacıyla, harekete hazırlığı, enerji ve ritm
kullanımı gibi teknik sorularla oyuncuya yardımcı olur. Nadiren psiko-fiziksel
bağlantılarla tema ve doğaçlama arasındaki ilişkiyi sorar. Çünkü, Barba sadece
fiziksel tepkilerle ilgilenir, altı çizili tematik bağlantılarla ilgilenmez.
Diğer doğaçlama biçimlerinde olduğu gibi bu çalışmada
da oyuncu, tüm olasılıklara açık olmalıdır. Doğaçlamaya başlamadan önce
kafasında tepkiler belirlememeli, kendini sürece bırakmalıdır.
Kompozisyon Doğaçlaması: Barba, oyuncuların
doğaçlamalarını defalarca yinelemelerini ister. Doğaçlamalarını yineleyen
oyuncuların çalışmaları diğer oyuncular tarafından da izlenir ve videoya
kaydedilir. Oyuncunun yaptığı doğaçlamayı belleğine kaydetmesi,
meslektaşlarının notları ve video kasetinin izlenmesi sonucu, oyuncu
yineleyebileceği hareket dizgesinden oluşan bir fiziksel bir doğaçlama ürününe
ulaşır. Her doğaçlamanın yinelenmesinden sonra Barba, oyuncuya sorular sorarak,
yanıtını doğaçlamalarla vermesini ister. Barba'nın belirlediği tema üzerine
çalışmalar ilerledikçe, oyuncunun özgürce geliştirdiği psiko-fiziksel
doğaçlamaları ile düşünsel imgelerin, ideal anlamda fiziksel ifadeleri oluşmaya
başlar.
Kompozisyon doğaçlaması, temayı canlandırmaktan çok,
oyuncunun tema üzerinde yoğunlaşmasıdır. Aynı tema üzerine birçok oyuncu
doğaçlama yapar, ama çalışmalar sonucu ortaya çıkan ürünler birbirinden çok
farklı olur. Bu doğaçlamalarda ortak olan sadece iki nokta vardır: Aynı tema
malzemesine sahip olmaları ve 'Odin Tiyatrosu'nun oyunculuk ilkesi olan
fiziksel doğaçlamaya dayanmalarıdır.
Barba'nın dramaturgisi, kendisinin belirlediği özgün
temaların doğaçlanmasından oluşur. Doğaçlamalar sırasında ortaya çıkan
malzemelerle, Barba'nın ve oyuncuların uzlaştıkları konunun üzerine gidilerek
zengin bir gösteri metni oluşturulur.
Kaydetme: Kaydetme denilen bu aşamada, oyuncu
doğaçlamasının her bir anını yeniden yineleyebilmek için belleğine yerleştirir.
Tema veya psiko-fiziksel bağlantıları geliştirme konusu ile ilgilenmeden
fiziksel hareketlerin yinelenmesine odaklanır. Doğaçlamasının her anının
eksiksiz yinelenebilmesi başarıldığında ise gelişimin son aşaması olan doğaçlamaların,
psiko-fıziksel malzeme ile yeniden bağlantısının kurulmasına geçilir.
Klasik bale dansçılarının belli bir bale için
koreografiyi öğrenmesi gibi 'Odin' oyuncuları da kompozisyon doğaçlamalarını
belleğine kaydettiği hareket düzenine uyarlar. Hiç düşünmeden kompozisyon
doğaçlamalarını yineleyebilir hale gelirler. Böylece beden, hareket dizilerini
hatırlayıp, yerine getirebilirken us ise özgürce yaratıcılığa yönelir.
Barba ve oyuncuları bu gelişimleri üç aşamalı olarak
karakterize ederler: Tema ile "sıcak" bağ kurarak yapılan kompozisyon
doğaçlamaları; tema ile ilgilenmeyip doğaçlamaların defalarca yinelenen
fiziksel hareket dizilerini "soğuk" bir bağla öğrenme; son aşamada
ise kompozisyon doğaçlamalarının tekrar ele alınması yoluyla, hedeflenen, özgün
"sıcaklık"a ulaştırmak için geliştirilen doğaçlamalarla ussal bağ
kurarak dikkatle yinelemek.
Bu aşamalar gerçekleştirildikten sonra Barba gösteri
metnini geliştirmeye başlar. Her bir oyuncu ile birebir çalışarak, oyuncuların
hareketlerini azaltmalarını veya çoğaltmalarını ister. Bazen bu hareket
dizgelerinden sadece bir tanesinin bir anını alarak kullanır. Bazen de
oyunculardan doğaçlamalar yaparak yeni malzemeler geliştirmelerini ister. Bu
süreç sonucunda gelişim birkaç saat içinde ortaya çıkabileceği gibi günlerce ya
da aylarca sürebilmektedir. Oyuncularla Barba'nın temayı bu aktif yöntemle
sorgulamaları ve tartışmaları malzemenin gelişimine yardımcı olur.
Bu çalışmalar sürerken oyuncular karakter, müzik ve
ses malzemeleri üzerinde de denemeler yaparlar.
Karakter: Barba'nın dramaturgisinde yer alan, oyuncuların
tema veya tema grupları ile giriştikleri psiko-fiziksel ilişkilerle
ilgilenmemesi ve gerçekçiliği reddetmesi, oyuncunun karakter yaratma
düşüncesini de reddettiği anlamına gelmez. Provalarda gerçekçi tiyatronun
karakteri psikolojik yaklaşımlarla çözümleme yöntemi yerine karakteri fiziksel
ve ses doğaçlamaları ile ortaya çıkarma vardır. Barba, içinde karakterlerin
olduğu yazılı bir metinden yola çıkmadığı ve Gerçekçi Tiyatronun kullandığı
doğaçlamaları kullanmadığı için, gösterilerindeki karakterler oyuncuların, tema
üzerine yaptıkları doğaçlamalardan ve önerdiği temalardan ortaya çıkmaktadır.
Role yaklaşımda kullanılan diğer bir yöntem ise farklı
öykülerden seçilen karakterlerden yola çıkılarak, doğaçlamalarla gösteri
oluşturmaktır. Oxyrhincus Evangeliet (Oxyrhincus' a Göre
İncil) bu yönteme örnek olacak bir gösteridir.
Müzik: 'Odin' gösterilerinde müzik önemli bir rol
oynar. Oyuncuların hepsi en az bir ya da birkaç enstrüman çalmaktadır. Fiziksel
ve ses doğaçlamalarından bağımsız olarak gerçekleştirilen müzik
doğaçlamalarında hedef, müzik için malzeme biriktirmektir. Bu malzeme şarkılar,
enstrümantal parçalar, müzikal seçkiler veya belli ritmler olabilmektedir.
Bunların, tema ile ilgili olması ya da provalarda gelişime yardımcı olması gibi
nitelikler taşıması gerekmektedir.
Belli bir parça üzerinde çalışmaya karar verildiğinde,
önce oyuncular temel ezgiyi öğrenip, bunun üzerinde ayrıntılı çalışmaya
girişirler. Bu konuda ustalaşınca ton, ritm ve ses dereceleri ( perde )
üzerinde çeşitlemeler yapılır. Daha sonra provalarda müzik enstrümanı aksesuar
olarak kullanılır. Çalışmalar ilerledikçe müzik doğaçlamaların bir parçası
haline gelir.
Barba'nın gösterilerinde oyuncunun sesi de bir müzikal
enstrüman gibi kullanılmaktadır.
Metin: 'Odin' gösterilerinin pek çoğu seçilen
temalardan oluştuğu için gösterilere ait yazılı bir metin bulunmamaktadır.
Barba'nın araştırmalarından ortaya çıkan parçalar veya doğaçlamalar sırasında
oyuncuların kullandığı cümleler ve oyuncuların konu üzerindeki
araştırmalarından oluşan malzemelerin birikmesi sonucu metin oluşturulur.
Oluşturulan metin dil mantığından çok ritm kalitesi, ses tınısı ve ton
özellikleri üzerine yapılan doğaçlamalarla ele alınır. Metin üzerine yapılan
doğaçlamalarda diğer doğaçlamalar gibi izlenen yöntem aynıdır; oyuncu doğaçlama
yapar, Barba izleyerek öneriler getirir, oyuncu bu öneriler doğrultusunda ya da
bunlara karşı çıkarak yeniden doğaçlamalar yapar, sonuçta Barba'nın ve
oyuncunun birlikte uzlaştıkları bir yapı oluşur. Bu yapı oyuncunun belleğine
kaydedilir ve sonuçlar müzik, fiziksel ve sessel doğaçlamalarla birleştirilir.
Montaj: 'Odin' terminolojisinde montaj kelimesi sıklıkla
kullanılır. Barba montaj kelimesini sinemadan almıştır. Meyerhold ve Eisenstein'da
montaj kelimesini kullanmıştır. Montaj, "Birleştirmek ( bir araya getirmek
) yapıştırmak, bir araya koymak, aksiyonları birleştirmek, oyunu yaratmaktır.
Barba için montaj her bir oyuncunun yaratıp
geliştirdiği ayrı ayrı aksiyonları birbirlerine bağlamak ve bunları gösteri
metninde buluşturmaktı. 'Odin' terminolojisinde montaj fiziksel, sessel ve
müziğe ait unsurların bir gösteri içinde biraraya getirilmesi anlamını
taşımaktadır.
Barba oyuncuların gerçekleştirdiği iki ya da daha
fazla fiziksel doğaçlamayı seçerek, bunlardan bir sahne oluşturur. Oluşturulan
bu doğaçlama sahnesinin oyuncular tarafından yinelenmesini ister. Birlikte
çalışma sürecinde oyuncular kendi özgün doğaçlamaları üzerinde ufak düzeltmeler
yaparak, bu bireysel doğaçlamaları aralarında ilişkiye elverir biçime sokarlar.
Barba, kompozisyon doğaçlamalarının yaratılmasında yaptığı gibi oyunculardan bu
sahneyi düzeltmeleri ve değişikliklerle yinelemelerini ister. Bazen diğer
oyuncular normal hızda çalışmayı sürdürürken bir oyuncunun yavaşlatılmış
biçimde oynamasını, diğer birinin bir yerde hareketsiz kalmasını isteyebildiği
gibi, bazen de oyuncuların sürekli birbirlerinin yerlerine geçerek oynamalarım
ya da oyuncular doğaçlamayı baştan sona sürdürürken bir oyuncunun doğaçlamayı
bir yerde bırakmasını ister. Bu yöntemle süreç içinde bireysel doğaçlamalardan
mantıklı sahne yapısı oluşturulur.
Çalışmalara aksesuarlar, enstrumanlar katılarak ya da
yeni doğaçlamalar üretilerek devam edilir. Provalar belli bir olgunluğa
ulaşınca, fiziksel olarak yapısı oluşturulan sahnelerin ses doğaçlamaları ile
birleştirilmesi başlar. Her oyuncunun ses doğaçlamaları birbirinden farklı
olduğu için bunlardan temaya uygun olabilecekler bir araya getirilerek üzerinde
çalışmaya başlanır. Geliştirilmiş olan müzikler de aynı yöntemle yapıda
yerlerini alırlar. Koral olarak şarkı söyleme 'Odin' gösterilerinde sıkça
kullanılmaktadır.
Gösteri Montajı: Gösteriyi oluşturan sahnelerin birbirleriyle
öyküsel bir bağlantıları yoktur. Sahneler, birbirinden bağımsız oluşturulduğu
için, birbirlerini izlemesi, temayla ilişkileri, provalarda ele alınışları ve
Barba'yla oyuncuların uzun yıllardır bu teknikle çalışmaları sonucu
kazandıkları deneyimlerle oluşur. Tasarım: 'Odin' gösterilerinin tasarımı
doğaçlamaların gelişiminden ve topluluğun ortak kararıyla oluşturulur.
Topluluğun her gösterisi farklı biçimlerde seyirciyle
buluşur. Bazen seyirci oyuncuların sağında ve solunda yarım ay biçiminde, bazen
gösteri yerinin dört bir yanında dikdörtgen biçiminde, bazen oyuncuların
çevresinde daire biçiminde ya da oyuncularla iç içe gösteri yerinin ortasında
ve çevresinde dağınık biçimde bulunabildiği gibi, oyun yerinin karşısında biraz
yüksekçe bir yerde olabilmektedir. Üstelik her gösteride oyuncunun yeri de
sabit değildir. Oyuncu gösteriye belli bir yerde başlasa bile yer değiştirerek
seyircinin çevresinde, arasında veya ortasında olabilmektedir. Açık alanlarda
gerçekleştirilen gösterilerde ise oyuncu bazen balkonda, çatıda veya açık bir
alanda oyununu sürdürür.
Son Provalar: Provaların son aşamalarına doğru sahnelerin
sıralanışı, karakterler ve tasarım ayrıntıları tamamlandığında, Barba ve
oyuncular, çalışmanın gösterime hazır olduğuna inanırlarsa, seyirciye açma
kararı verirler.
'Odin' genellikle gösterilerini haftada üç gün olmak
üzere iki ya da üç hafta süre ile Holstebro seyircilerine sunar. Seyirciyle
buluşma, yapılan çalışmaların sınaması fırsatını verir. Barba gösteriler
sırasında aldığı notlar ve seyirciden aldığı tepkilerle gösteri üzerinde
çalışmasını sürdürür. Daha sonra topluluk Avrupa'daki büyük merkezlere turne
yapar. Gösteri devam ettiği sürece Barba oyun üzerindeki çalışmalarını
sürdürür.
Barba'nın Dramaturgisi: Barba dramaturgiyi fiziksel
eylem birikimi olarak tanımlar. Ancak Gerçekçi Tiyatronun psikolojik
eylemlerini benimsemediği için, eylem kelimesini kurumsal tiyatroların
kullandığı anlamda kullanmayıp, fiziksel doğaçlamalara dayalı eylemleri temel
alır. Fiziksel eylemler, sadece oyuncunun hareketleri değildir. Barba eylemi şu
şekilde tanımlar:
"Gösteride eylemler (...) sadece söylenenler ve
yapılanlardan ibaret değildir, aynı z.amanda sesler, ışıklar ve uzamdaki
değişimler de eylemlerdir. Eylemler, öykünün organizasyonunda en yüksek
aşamasındaki parçalandır".
Dramaturgi ve Oyuncu: Barba'nın dramaturgisinde
doğaçlamanın önemi oyuncuyu yaratıcı sürecin odağına oturtmasındadır.
Joseph Chaikin'ın Yılan gösterisinde
asistanlığını yapan Roberta Sklar, Barba ile Chaikin'ın çalışma yöntemlerinin
farklı olduğunu ama dramaturgilerinde ortak olan noktanın, gösterilerini
oyuncunun, ham malzeme üzerine yaptığı doğaçlamalarla ve ortaya çıkardığı
yaratıcılığı ile oluşturduklarını söyler.
Barba'nın dramaturgisinde oyuncu yazar olduğu kadar,
dramaturg ve yönetmendir. Provalarda Barba da dramaturg olarak, yazarın
(oyuncunun) ham malzemesine biçim verir, malzemeyi gösteri metnine aktarır-.
'Odin' dramaturgisinin gücü, Barba'nın ve oyuncuların karşılıklı
etkileşimlerinde yatar.
Barba, "Tiyatro Araştırmaları Laboratuvarı'nın (
TAL ) konuğu olarak İstanbul'a geldiğinde yirmidört yönetmenle, "oyuncunun
yeterliliği ve dramaturgisi" üzerinde çalışmalar gerçekleştirdi- Benim de
katıldığım bu çalışmalar bize, Barba'nın oyuncu ile çalışma yöntemini daha
yakından tanıma fırsatı verdi. Yöntemde belirleyici olan oyuncunun oyunculuk
deneyimidir. Oyuncu açık ve net olmak zorundadır. Doğaçlaması belli bir
olgunluğa geldiğinde bunu yönetmene gösterir. Yönetmen ilk doğaçlamayı
izlediğinde, doğaçlamanın iyi veya kötü olduğuna bakmaz. Çünkü ilk yapılanların
değeri yoktur. Verilen temanın reddedilişi üzerinde çalışılır. Yaratıcılık
ancakbunoktadanhareketlebaşlar.Doğaçlamadefalarcayinelenirvebelli bir aşamaya
gelindiğinde oyuncu tarafından belleğe kaydedilir. Bu kez aynı doğaçlama farklı
konumlarda yinelenir; ayakta, oturarak vb. Hareketler değişse de, oyuncunun
tema ile bağlantısı sürer. Konum farklılıkları doğaçlamayı ilginç hale getirir.
Amaç hedeften uzaklaşmamaktır. Yeni denemeler doğaçlamayı hedeften
uzaklaştırırsa, yönetmen oyuncunun tekrar başa dönmesini ister. Yönetmenin bu
çalışması, oyuncunun doğaçlaması üzerinde kendi doğaçlamalarını yapmasıdır.
Giderek, çalışmaların estetize edilmesine yönelinir.
Oluşmuş yapıya saygı sürdürülür, ancak yeni doğaçlamalarla yapının ritmi
değiştirilerek geliştirilmesi sağlanır. Yönetmen seyircinin algısını düşünerek
hareket eder. Oyuncunun, seyirci üzerinde etkili hale gelmesini hedefler. Bunun
için, oyuncunun duygularını, tavırlarını "danssal niteliğe" yönlendirmeye
çalışır. Bu dansın anlamı oyuncunun beynindekileri görünür kılmaktır.
Doğaçlamanın her anı pırlantanın değişik yüzeyleri gibi düşünülerek, yönetmen
tarafından ince ince işlenir. Bu yöntemle gerçekleştirilen çalışmanın küçük
ayrıntılarının farkına varılabilir ve bunlar montajlanarak yapıda yerlerini
alırlar.
Meyerhold'dan etkilenen Barba, onun uyancılara farklı
tepkiler geliştirme yöntemini kullanır. Meyerhold fiziksel yapıyı sözcüklerden
ayırmıştır. Önce hareketlerle öykü anlatılır daha sonra montajla elde edilen
gerçeğe mantıksal bir dizge ( sözler ) eklenir. Sonuç karmaşık davranışlar
dizgesidir. Ancak bu farklı biçem, farklı çağrışımlara açık olduğu için
zengindir, güçlüdür. 1927'de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nde
geliştirilen bu yöntem giderek etkili olmaya başlamıştır.
Barba'nın çalışmasında temanın reddi ve temaya saygı
içiçe gelişir. O'na göre bilgiyi değiştiremeyiz ancak bilgi dışında herşey
değişebilir. Örneğin, oyuncunun geliştirdiği doğaçlaması farklı metinlerdeki
karakterler içinde kullanılır; Noh oyunundaki hortlak için, Çehov'un Üç
Kız Kardeş oyunu kullanılabilir, vb.
Barba bazen oyuncunun doğaçlamasını oyuncuya
söylemediği bir sahneye uyarlar. TAL'deki etkinlikte, 'Odin' oyuncularından
Julie Varley ile gerçekleştirdiği çalışmada, önce Varley'den on yedi kelimeden
oluşan özgün bir "hai-kui" yazmasını ve bunu on yedi hareket
kullanarak doğaçlamasını istedi. Daha sonra Varley dışarı çıktı. Barba
katılımcılarla Hamlet'den Hayalet Sahnesi'ni belirledi. Varley'i
içeri çağırarak, ona seçilen sahneyi söylemeden, onun doğaçlamasının her
karesinin asıl yapısını bozmadan, ufak değişikliklerle ( bir adım ileri, yarım
dönüş vb.) belirlenen sahneye dönüştürdü. Giderek Variey'e adım adım her
hareketi nasıl anlamlandırdığını söyledi ve oyuncudan bunları duygu ile
doldurarak yinelemesini istedi. Film montajlar gibi çalışan Barba bazen ekleme,
bazen kısaltma yaparak, Varley'in bakışlarını kullandı ve belirlenen sahneyi
oluşturdu. Hedef, seyircinin gözü ile takip etmek ve seyirci açısından inandırıcı
olmaktı.
Tema üzerinde çalışmalarda Barba, oyuncunun yüzünü
kullanmadan, sadece bedenini kullanarak doğaçlamalarını ilerletmesini ister.
Çünkü yüz, bedenin ifadesini perdeleyerek işi kolaylaştırır ve böylece beden
hareketlerinin azalmasına neden olur. Yapılan şeyler öncelikle bedenle
gösterilmelidir; herşey tüm bedenle ifade edilmelidir.
Barba'ya göre oyuncuya verilen her doğaçlama teması
bir çatışma içermelidir ve seyirci ile oyuncunun paylaştığı genel doğrulardan
yola çıkılmalıdır; aşk, birini kaybetme, annelik vb.
Gösteriler:
'Odin Topluluğu' 1964-74 yılları arasındaki on yıllık
süre içinde sadece üç gösteri gerçekleştirmiş ve her gösteri için bir ya da iki
yıl zaman harcanmıştır. 1974-79 yıllarında ise beş yeni gösteri daha
gerçekleştirilir. Bu gösterilere 1980'lerde ve 1990'larda Barba'nın yönettiği
tek kişilik gösteriler de eklenir. Bütün bu gösteriler ya Holstebro'daki 'Odin'
stüdyolarında ya da açık mekanlarda üretilmiştir. İki farklı gösteri biçimi
gibi görünse de bu gösterileri aynı topluluk gerçekleştirdiği için kullanılan
dramaturjik yöntem ve estetik aynıdır.
Biçem: Barba'nın gösterileri sürekli değişim geçirerek
sürer. Anabasis ve The Million oyunlarının
dört ayrı versiyonları vardır. Gerçekçi Tiyatroya karşı olan gösteri biçimi
oyuncuların hareketlerini ve ses kullanımlarını belirler. Dansa benzeyen girift
koreografi yanında farklı dillerden, şarkılardan ve söylemlerden oluşan ses
kullanımı bunun kanıtıdır. Müzik kullanımında da bunun yansımaları görülür.
Birbirinden çok farklı enstrumanlar birarada kullanılır. Karakterleri ele alış
Meyerhold'un grotesk biçimine yakındır. Bu grotesk yaklaşımlar özellikle sokak
gösterilerinde kullanılır. Karaktere yaklaşımda, oyuncunun gösterideki rolünde,
kendisini - yani dışarıdan bir gözlemci, ya da yorumcu olarak ayırdına vararak
- oynadığı rolle birlikte varetmesi beklenir.
Biçemdeki bu özellikler sahnelemeyi de etkileyerek
oyuncu-izleyici ilişkisini belirler. Barba'nın ilk yıllardaki gösterilerinde
seyir yeri ile oyun yeri aynı düzlemde yer almış ve seyir yeri de oyunlarda
kullanılmıştır.
Bütün bu özelliklerin her gösteride aynen
kullanılması, Barba'nın gösterilerinin birbirine benzediği eleştirisine neden
olmaktadır. Diğer bir eleştiri ise Barba'nın tiyatronun sosyal rolü ile çok
ilgilenmesine rağmen gösterilerinin politik bakış açısından yoksun oluşudur.
Barba gösterilerini, sokak gösterileri ve stüdyo
gösterileri olmak üzere iki farklı türde gerçekleştirmektedir:
Sokak Gösterileri: Barba, açık havada yapılan gösterileri Sokak
Tiyatrosu olarak tanımlar. Bu gösterilerin bazıları daha sonra kapalı alanlarda
da oynanmıştır. Barba izleyiciye verdiği önem nedeni ile Sokak Tiyatrosuna
yönelmiştir. Bu tür gösterilerde oyuncular izleyicinin ilgisini çekmek ve
oynadıkları alana göre davranmak zorundadırlar.
Kentin çeşitli noktalarına dağılan oyuncular, renkli
kostümler içinde, trampet çalarak, akrobasi hareketleri yaparak veya şarkı ve
danslarla topladıkları izleyiciyi belli bir alana yöneltir. Gösteriler Avrupa
popüler tiyatro geleneğinin sokak festivalleri gibi canlı müzik, renkli
kostümler, farklı tiplemeler, maskeler, görsel efektlerle
gerçekleştirilir. The Book of Dances, ( Dansların Kitabı ) Anabasis ve The
Millionbu tür gösterilere örnektir.
Stüdyo Gösterileri ( 1964 -... ): Kapalı mekanda
gerçekleştirilen gösterilerde izleyici - oyuncu ilişkisi her gösterinin içeriği
ile ilgilidir. Seyir yerinin düzenlenmesi yani seyircinin gösteri için istenen
biçimde yerleştirilmesi anlayışı, Barba'yı izleyici sayısını kırk kişi gibi
sınırlı bir sayıda tutmaya iter.
Barba'nın stüdyo çalışmaları üç bölümde ele
alınabilir: 1970'lere kadar ki süreç, topluluğun oluşması; 1970 yılı olan
gelişme süreci ve 1970'lerden günümüze kadar ise olgunluk dönemidir. İlk
dönemdeki gösteriler Ornitofilene ( Kuşseverler ), Kaspariana ve Ferai'dir.
İkinci dönemde ise Mıın Fars Hus ( Babamın Evi ) ve Come!
And the Day Will be Ours ( Gel! Ve Gün Bizim Olacak ) ve
olgunluk döneminde ise Brecht's Ashes 2 { Brecht'in Külleri 2
), Oxyrhincus Evangeliet (Oxyrhincus'a Göre İncil) ve Talabot'dur".
Talabot
İlk olarak 1988 yılında Holstebra'da gerçekleştirilen
bu gösteri daha sonra Danimarka, İsveç, Norveç, Fransa, İtalya, İsviçre,
Avusturya, Polonya, Meksika, Peru ve Şili'de oynanmıştır.
Barba'nın "1948 kuşağının öyküsü" olarak
tanımladığı Talabot, çağdaş antropolog Kirstin Hastrup'un
yaşam öyküsünü temel alır. Hastrup 1987'de yayınladığı The Challenge of
the Unreal ( Gerçek Olmayanın Meydan Okuması ) kitabında kendi
öyküsünü ele almıştır. Barba bu proje için Hastrup'la birlikte çalışmıştır. İlk
provalar üç ay boyunca Meksika'nın Yucatan kentinin kasabası olan Chicxulub'da
yapılmıştır. Provaların ilk aşamasında Barba, oyunculardan Hastrup'un
yazdıklarından veya onunla yapılan söyleşinin kayıtlarından üç parça alıp,
bunları sahnelemelerini istemiştir. Gerçekleştirilen doğaçlamalar daha sonra
oyunun yapısını belirlemiştir. Oyuncuların doğaçlamalarında kullandıkları deniz
kabuklan, atkı ve balta gibi aksesuarlar, Barba'nın yorumunu belirleyen
etkenler olmuştur. Barba her çalışmasında yaptığı gibi Talabot' ta
da Hastrup' un kitabından bazı olaylar ve karakterler almış ama olaya bazı
mitolojik karakterler, ölmüş olan tarihi kişilikler (Knud Rasmussen, Antonin
Artaud, Ernesto (Che) Guevara ) ve kendi imgelerini de katarak yeniden
oluşturmuştur.
Talabot' un tasarımı, gösteri yerinin iki ucunda yer alan
platformlar ve rampalardan oluşturulmuştur. Oyun ağırlıklı olarak elips
biçimindeki oyun alanında gerçekleştirilmiş, oyuncuların arkasında kalan alan
ise sahne gerisi olarak ( kostüm değişimi, aksesuar koyma yeri ve müzik
enstrümanları için ) kullanılmış ve tüm değişimler izleyicinin gözü önünde
yapılmıştır. İzleyici elips biçimli oyun alanının sağında ve solundaki iki ayrı
bloktan oluşan yükseltilerde yer almıştır. Dekorun kullanılmadığı bu gösteride
kostümler ve mitsel karakterlerin renkli maskları önemli rol oynamıştır. Işık
tasarımında ise basit yansıtıcılar kullanılmıştır.
Talabot, öykü akışına ya da düşüncelere dayanmaktan çok,
tema ile ilişkili çok yönlü ve eşzamanlı gelişime dayanıyordu. David Shaemaker,
New Theatre Quarterly adlı dergide yazdığı incelemesinde;
"Talabot'da aksiyonun karakteristik özelliği,
metnin akışındaki kesiklikler, montaja dayalı kompozisyonlar ve iki ya da daha
çok aksiyonun eşzamanlı gelişimi gibi beklenmedik yönlerde gerçekleşen
değişimlerdir'.
Barba, gösterinin program kitapçığında, oyundaki
eşzamanlı ve karmaşık dünyayı antropoloji, otobiyografi, Norveç Mitolojisi ve
kendi imgeleminde karşılaştığı arketiplere borçlu olduğunu belirtmiştir.Talabot kelimesi
birçok özelliğe sahiptir. Öncelikle Barba'nın Norveç'te çalıştığı ticari
geminin adıdır, Süveyş Kanalı için 'Fransız Köprüsü'nü tasarlayan Fransız
mühendis Paulin-François Talabot'un soyadı ve Yucatanlıların dili Mayan'da
Talabot'un anlamı "kıyıya ulaşmak" ve "bedeni kışkırtma için
oraya gelmek"dir.
Gösteride birbirinden bağımsız gibi görünen birçok
sembol birarada kullanılmıştır; Artaud ve Hastrup sembol düzeyinde yer aldığı
gibi, geleneksel komedi kostümü "capitano" içinde Che Guavara
kullanılmıştır. Şarkılarda, müziklerde ve konuşmalarda da birbirinden farklı
şeylerin içiçeliği görülür. Örneğin Hastrup ve babası gösterinin sunulduğu
ülkenin dilini konuşurken, Guavara Norveç dilini, Artaud ise İtalyanca ile
yerel dil karışımı bir dili kullanmıştır.
Alışıldık yapıdan farklı olan bu gösteri,
anlaşılamaması üzerine sorunlar yaşamıştır. Bazı eleştirmenler Talabot'u
deneysel dans tiyatrosu olarak algılarken, bazıları görsel zenginliği, ses
kullanımını, şarkılarını ve ses efektlerini ön plana çıkarmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder